Kendinizi yanlışlıkla bir senaryonun dünyasında, kötü erkek başrol tarafından kullanılıp atılan, hatta işkenceyle öldürülen trajik bir kadın başrolü oynarken bulsanız ne yapardınız? Song Xiaoyu için cevap açıktır: Mümkün olduğunca uzağa kaçın. Mükemmel bir kaçış planı vardı, ancak gerçekler başka türlü söylüyordu. Her seferinde hikayeyi değiştirmeye veya yardımcı bir erkek karakterle evlenmeye çalıştığında, "böceklerle" dolu, 108 benzersiz ve saçma şekilde ölen, hiç bitmeyen bir döngüye hapsoluyor. Kısacası, oyun onun için başladığı anda bitiyordu. Sonunda, Xiaoyu acı bir gerçekle yüzleşiyor: Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, "olay örgüsü" onu her zaman erkek başrol Nan Heng'e geri çekiyor ve senaryonun ikonik sahnelerini tekrar tekrar canlandırmaya zorluyor. Bu kağıt inceliğindeki dünyada, birçok karakter önceden belirlenmiş rollerle zincirlenmiş durumda. Bazıları saray entrikalarına hapsedilmiş, diğerleri görkemli aristokrat malikanelerine hapsedilmiş. Bazıları kadınlar arasındaki zehirli rekabetlere kapılmışken, diğerleri bitmek bilmeyen bir şekilde güç ve statü peşinde koşar. Bazıları aşk ve özgürlük için can atar ama görünmez zincirlerle bağlı olarak sadece korku içinde dans edebilir. Bazıları ise güçlü kuşlar gibi uçmayı hayal eder, ancak günlük hayatın monotonluğu içinde ruhlarını kaybederler. Bu drama, en başından beri senaryosu yazılmış bir kadere karşı mücadele eden sıradan bireylerin mücadelesini tasvir ediyor.