A Remarkable Place To Die, zeki ve kararlı cinayet masası dedektifi Anaís Mallory'nin memleketi Queenstown, Yeni Zelanda'ya dönerek baş dedektif rolünü üstlenmesi ve babasının ve kız kardeşinin ölümlerinin ardındaki gerçeği ortaya çıkarmayı ummasıyla başlıyor. Mallory, Sidney'e geçici olarak gönderildikten sonra muhteşem bir polislik kariyerine başlamıştır ancak annesiyle olan gergin ilişkisi ve eski nişanlısı Luke da dahil olmak üzere geçmişinin hayaletleriyle yüzleşmek zorunda kalır. Luke artık eski en iyi arkadaşı Maja ile evlidir. Her bölümde çözülmesi gereken yeni bir vaka ile, turist kasabasının nefes kesen manzarasının ötesinde çok şey saklı olduğu hızla ortaya çıkar. Sırlar kalır ve tehlike asla çok uzakta değildir. Bir zamanlar güvenli olan yerin etrafında cesetler birikmeye başladıkça, Mallory ve ekibi ailesini rahatsız eden trajedileri odak noktasına getiren bir dizi ilgi çekici vakaya sürüklenir. Eski nişanlısının bir şekilde ölümlerine karışmış olabileceği şüphesiyle boğuşan Mallory, annesinin de açıklamak istediğinden daha fazlasını bildiğinin farkına varır.